5 Ekim 2009 Pazartesi

İSTANBUL İL GENEL MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA
05/10/2009
Konu: Doğal arıtma, yaşayan makinalar.
Ek : Cd

İstanbul için son derece stratejik yeri olan, en az dokunulup, en fazla korunmuş bölge olan Beykoz ilçemiz yaklaşık %80 ormanlarla kaplı, zengin bir yapıya sahiptir. Ancak, gidişat hiçde iyi değildir. Korunması ve kirletilmemesi gerekirken Riva deresi şu an can çekişmektedir. İmar planlarında Riva deresinin yeri nedir bilemiyorum.

Giderek kirlenen sular, küresel ısınma ile azalan su kaynakları, yükselen enerji fiyatları ve artan insangücü maliyeti gibi nedenlerle yaşayan makineler bu yüzyılın su arıtma teknolojisi olmaya adaydır.

Türkiye’de yapay sulak alanlarla evsel atık suların arıtılmasına yönelik deneysel çalışmalar TÜBİTAK tarafından başlatılmıştır. Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 yılında küçük ölçekli kırsal yerleşimler için çok geniş kapsamlı yapay sulak alan projesini başlatmıştır. Köy Hizmetleri kapatıldıktan sonra projeyi İl Özel İdareleri devralmıştır. Ancak,Kocaeli ve İstanbul’da Büyükşehir Belediyelerine devredilmiştir. Kayseri’de 23 köyde, Bursa’nın köylerinde bu sistem uygulanmıştır.

Bu projenin Çevre ve Sağlık komisyonunun 12.06.09 tarihli,2009/29 nolu raporuna dayanarak öncelikle Riva deresinin kirliliği sebebiyle Beykoz köylerine uygulanmasının mümkün olup olmadığının araştırılıp, daha sonra genişletilerek Şile, Çatalca,Silivri gibi köyleri olan bölgelerde uygulanmak üzere İl Genel Sekreterliği vasıtasıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesine gönderilmesini saygılarımla arz ederim.


Taşkan Uysal İlyas Yılmaz
İl Genel Meclis Üyesi İl Genel Meclis Üyesi
Sayın Başkan,
Değerli Divan, Değerli Bürokratlar ve Saygıdeğer İl Genel Meclis Üyeleri,

İklim değişikliği ve küresel ısınma her yıl yüzbinlerce insanın ve diğer birçok canlının doğal afet, açlık, hastalık gibi nedenlerden yaşamını kaybetmesine neden oluyor. Bu sebeple, iklim değişikliği ile mücadelede hem bizlere hem de hükümetlere büyük görevler düşüyor.
Sulak alanların kenarlarındaki sazlıklar, bataklıklar hiç dikkatinizi çekti mi? Su,toprak ve havanın buluştuğu,zengin bir ekosisteme sahip, pek çok bitkiye ve çoğu gözle görülemeyecek kadar küçük sayısız canlıya ev sahipliği yapan bu sulak alanlar aslında kirlenen suları arıtan, yaşayan makinalardır. Doğanın kendi kendini arındırabilmesinin sırrı,sulak alan ekosisteminin karmaşık fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçlerinde saklıdır. Bazı bitkiler sudaki ağır metalleri bile yok edebilmektedir.

1950’li yıllarda Almanya’da Max Plack Enstitüsü’nde bir araştırmacı, suda yaşayan bitkilerin kimyasal kirleticileri özümseyip parçaladığını farketmiştir. 1973 yılında Michigan Üniversitesi’nde test amaçlı ilk yapay sulak alan su arıtma sistemi kurulmuştur. 1986 yılında 4,000 kişinin atık sularını arıtabilecek bir sistem kurulmuştur. “Bitkisel arıtma” veya “doğal arıtma” olarak da bilinen bu yöntemle ilgili araştırma ve denemeler devam etmekte, uygulamalar giderek yaygınlaşmakta ve çeşitlenmektedir.Konvansiyonel sistemlere göre elektrik enerjisini ya hiç kullanmıyorlar ya da çok az kullanıyorlar; yapımları hızlı, kolay ve ekonomik, bakım ve işletmeleri çok hesaplı ve basit. Bu sistemlerin bakımı için teknik elemanlara değil bitkilerin dilinden anlayan bir bahçıvana ihtiyaç var. İki haftada bir alana yapılacak bir ziyaret bakım için yeterli olabiliyor. Konvansiyonel sistemler gibi kapasite sınırları da yok. 10 kişi, 10,000 kişi hatta 100,000 kişi için yaşayan makine kurabiliyor. Uygun alan varsa atık suyun taşınmadan üretildiği yerde arıtılması da mümkün. Yani kilometrelerce kanalizasyon borusu döşeyip atık suları bir yere toplamak gerekmiyor.

On yılı aşkın süredir yaşayan makineler üzerinde çalışan The Ecovillage Institute’den Michael Shaw endüstriyel atık suların, tarımsal sulama sularının, su kanallarının, içme suyu rezervi olan baraj ve göllerin arıtılmasında bitkisel arıtmanın başarılı örneklerini hayata geçirdiklerini söylüyor. Bunlardan birisi Çin’in Funzou kentinde 125,000 kişilik sanayi, ticari ve evsel atık suların aktığı su kanallarında kurulan 7.2 km uzunluğunda yüzen bitkisel arıtma sistemidir. Amerikan gıda devi Tyson Food, yüksek yağ ve organik atık içeren tavuk işleme tesisinin atık sularını arıtmak için bitkisel arıtma sistemini tercih etmiştir. Bugün, Amerika’nın birçok bölgesinde, Kanada’nın bazı yörelerinde yapay sulak alanlar kuruludur. Bunların arasında otuz yıldır çalışan sistemler vardır. Avrupa’da Danimarka, Almanya, Çek Cumhuriyeti, İtalya’da yapay sulak alanlar atıksu arıtmada kullanılmaktadır. Hindistan, Çin, Hong Kong, Güney Amerika’da ise uygulamalar yaygınlaşmaktadır.

Türkiye’de yapay sulak alanlarla evsel atık suların arıtılmasına yönelik deneysel çalışmalar TÜBİTAK tarafından başlatılmıştır. Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 yılında küçük ölçekli kırsal yerleşimler için çok geniş kapsamlı yapay sulakalan projesini başlatmıştır. Köy Hizmetleri kapatıldıktan sonra projeyi İl Özel İdareleri devralmıştır. Buğday Ekolojik Yaşam Kapısı adlı sitede Kayseri İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mustafa Atsız’ın bu konuda söylediklerini aktarmak istiyorum. ''Yapılacak arıtma tesisleri ekonomik, işletilebilir ve güvenilir olmalıdır. Bu özelliklerin tümüne sahip olduğu için özellikle küçük yerleşim alanlarında doğal arıtma sistemi tercih edilmektedir. Kanalizasyonu tamamlanmış ve tesisi için yeterli alanı olan her köyde doğal arıtma tesisi yapılabilir. Sn. Mustafa Atsız, atık suların doğal arıtma tesislerinde sulama suyu kalitesine kadar arıtılabileceği için özellikle de küresel ısınmanın söz konusu olduğu bu dönemde oldukça önem kazandığını, atık suların arıtılmadan çaylara, derelere verilmesi sebebiylede ortaya çıkan sinek ve koku probleminin, doğal arıtma tesisinin yapılması ile ortadan kalkacağını anlatıyor. Kayseride 23 köyde doğal arıtma tesisi kurulduğunu, bunlardan sucul bitkileri ekilen 7'sinin kullanılmaya başlandığını ifade ediyor.

Meclisimizin de, Kayseri İl Özel İdaresi gibi doğa ile ilgili, duyarlı projelere imza atması gerektiğine, bu sebeple bu projenin Beykoz köylerine uygulanmasının mümkün olup olmadığının araştırılmasına, araştırma sonucu olumluysa, Çevre ve Sağlık Komisyonunun 12.06.09 tarihli, 2009/29 nolu raporunun karar bölümünde 1. Madde olarak gözüken; Çevre köylerin foseptiklerinin Riva deresine verilmesi ve bu sorunun ortadan kaldırılması adına tüm kurum ve kuruluşlarının işbirliği çerçevesinde acil denetim,tedbir ve uygulama konusundaki raporuna istinaden bu projenin hayata geçirilmesi adına köylerimizde çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum.

İlyas Yılmaz
İl Genel Meclis Üyesi
05/10/2009